Haberler & Yayınlar

SİGORTA HUKUKU KAYNAKLI TAZMİNAT UYUŞMAZLIKLARINDA UZAMIŞ CEZA ZAMANAŞIMININ DEĞERLENDİRİLMESİ

  1. GİRİŞ

Bilindiği üzere sigorta, belirli bir risk veya belirsizlik durumunun yarattığı maddi kayıpları azaltmak veyahut telafi etmek amacıyla bir sözleşme çerçevesinde kurulan finansal koruma mekanizmasıdır. Kurulan bu sözleşmeye sigorta sözleşmesi, risk ve belirsizlik durumuna ise riziko denilmektedir. Belli sigorta sözleşmeleri bakımından güvence altına alınan rizikonun gerçekleşmesine neden olan fiil, aynı zamanda Ceza Kanunu bakımından suç niteliği taşıyabilmektedir. İşte bu hallerde, sigorta hukuku kaynaklı tazminat uyuşmazlıklarında hangi zamanaşımı sürelerinin uygulanacağı sorusu gündeme gelmektedir. İşbu yazıda bu sorunun cevabı verilmeye çalışılacaktır.

Yazı kapsamında gerçekleştirilen inceleme, sigortacı tarafından halefiyet hakkına dayanan rücu talebinin konu olduğu uyuşmazlıklar ile sorumluluk sigortacısına karşı yöneltilen taleplerin konu olduğu uyuşmazlıklar ile sınırlı şekildedir. Nitekim aşağıda açıklanacağı üzere sigorta hukukundan doğan diğer hallerde uzamış ceza zamanaşımının uygulanması hususu gündeme gelmeyecektir.

  1. SİGORTA HUKUKUNDA UZAMIŞ CEZA ZAMANAŞIMI
  1. Uzamış Ceza Zamanaşımının Sigorta Hukuku ile Bağlantısı

Sigorta, bir kişinin belli bir prim ödemesi karşılığında, bu kişiye, maruz kalmış olduğu rizikonun gerçekleşmesi halinde ortaya çıkacak ekonomik ihtiyacının karşılanmasına yönelik talep hakkı sağlayan sözleşmedir.

Sigorta öğretide pek çok farklı sınıflandırmaya tabi tutulmuş, ihtiyacın karşılanması kıstasına göre ise sigortalar, zarar sigortası ve meblağ sigortası olarak gruplandırılmıştır.[1] Zarar sigortası, bir kimsenin, sigorta kapsamındaki varlıklarının, mülkiyetinin veya faaliyetlerinin bir zarar veya hasar görmesi durumunda (Sigorta sözleşmesinde belirlenmiş olan rizikonun gerçekleşmesi hali) ortaya çıkan maddi kayıpların sigorta bedeli ile sınırlı olarak karşılanmasını amaçlayan sigorta türüdür.  Zarar Sigortaları aktif sigortası ve pasif sigortası olarak ikiye ayrılmaktadır. Aktif sigortası, kişinin malvarlığında bulunan değerler ile kişi arasındaki menfaat ilişkisinin sigortalı olduğu sigorta türüdür. Doktrinde mal sigortası olarak da nitelendirilmektedir[2]. Pasif sigortası, başka bir deyişle sorumluluk sigortası ise, “bir yandan sigorta ettirenin üçüncü kişilere verebileceği zararlardan ötürü bu zararların giderilmesi için sigorta ettirenin malvarlığındaki azalmayı önlemeyi amaçlarken, diğer yandan da sigorta ettirenin eyleminden zarar gören üçüncü kişilerin zararlarının giderilmesini amaçlamaktadır. Bu nedenle sorumluluk sigortası sigorta ettiren ile onun eylemlerinden zarar görenlerin menfaatlerini dengeleyen suigeneris bir sigorta türdür[3].”[4] Sorumluluk sigortası TTK 1472. maddesinde,

“Sigortacı sorumluluk sigortası ile, sözleşmede aksine hüküm yoksa, sigortalının sözleşmede öngörülen ve zarar daha sonra doğsa bile, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat öder.”

Şeklinde düzenlenmiştir.

Mal sigortalarında rizikonun gerçekleşmesinin ardından sigortacıdan talepte bulunan kişi istinasız bir şekilde sigortalı olmaktadır. Zira sigortalı değer ile arasında menfaat ilişkisi bulunan kişi sigortalıdır. Sorumluluk sigortalarında ise talepte bulunan kişi sigortalının sorumluluğu çerçevesinde zarara uğrattığı kişi olacaktır.

Mal sigortalarında, sigorta şirketi poliçe kapsamında teminat altına alınan bir rizikonun gerçekleşmesi ve sigortalı menfaatin zarara uğraması halinde, bu zararı poliçe kapsamında belirlenen sigorta bedeli ile sınırlı olacak şekilde tazmin etmekle yükümlü olacaktır. Zararın karşılanmasının ardından ise sigortacı, TTK’nun 1472. maddesi gereği sigortalısının haklarına halef olacak ve var ise zarar sorumlusuna başvurabilecektir. Bu durumda ise “zarara sebebiyet veren kişinin eylemi, ceza kanunları bakımından suç kabul ediliyor ise, sigorta şirketinin talep hakkı uzamış ceza zamanaşımı sürelerine mi tabi olacaktır?” sorusu gündeme gelecektir.

Sorumluluk sigortalarında sigortalının kusuru ile bir başkasına veya bir başkasına ait bir mala zarar vermesi ve sigortalının bu eyleminin poliçe teminatı kapsamında olması halinde, sigortacı zarar görene sigortalısının kusuru nispetinde sigorta teminat limitleriyle sınırlı olmak üzere ödeme yapacaktır. Bu durumda ise “Zarara sebebiyet veren sigortalının eyleminin, ceza kanunları bakımından suç teşkil etmesi halinde, zarar gören üçüncü kişinin ya da zarar görene ödeme yapan sigortalının sigortacıdan talep hakkı uzamış zamanaşımı sürelerine mi tabi olacaktır?” sorusu gündeme gelecektir.

  • Sigorta Hukukunda Zamanaşımı Süreleri

6102 sayılı Kanun’un Sigorta Hukukuna ilişkin altıncı kitabında, 1420. maddede, genel nitelikte temel zamanaşımı süresi düzenlenmiş ve sigorta sözleşmelerinden doğan bütün istemlerin iki yıllık, herhalde altı yıllık zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiştir. Sorumluluk sigortalarına ilişkin zamanaşımı ise ayrıca 1482. maddede düzenlemiş olup buna göre, sigortacıya yöneltilecek tazminat istemleri, sigorta konusu olaydan itibaren on yılda zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir.  

  • Mal Sigortalarında Uzamış Ceza Zamanaşımı

Öncelikle değinilmelidir ki, mal sigortaları bakımından uzamış ceza zamanaşımı hususu ancak sigortacı tarafından zarar sorumlusuna karşı ikame edilen rücu davaları bakımından gündeme gelebilecektir. Zira yukarıda da değinildiği üzere mal sigortalarında sigortacının yükümlülüğü, esas olarak poliçe kapsamında teminat altına alınan rizikonun gerçekleşmesi ve sigortalı menfaatin zarara uğraması halinde, bu zararı poliçe kapsamında belirlenen sigorta bedeline kadar tazmin etmektir. Mal sigortalarında haksız fiil neticesinde zarar gören kişi sigortalı olmaktadır. Bu halde ise zarar gören sigortalı, sigortacıdan zararının karşılanmasını ancak sigorta sözleşmesi çerçevesinde talep edebilecektir. Haliyle talep sigorta sözleşmesinden doğmuş olduğundan talebe ilişkin zamanaşımı da TTK’nun 1420.maddesi uyarınca belirlenecektir.  

Mal sigortalarında sigortacı, TTK’nun 1472. Maddesi gereğince, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçecek ve gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal edecektir.

Sigortacıya intikal eden hakkın zamanaşımı süresi, asıl borç ilişkisinde sigortalının ikame edebileceği davanın tabi olduğu zamanaşımına tabidir ve sigortalıya karşı başlaması gereken tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır[5]. Sigortacı, sigortalı için başlamış zamanaşımı ile birlikte kendi sigortalısından dava hakkını devralmakta ve kalan süre içerisinde zarar sorumlusuna dava açma hakkı elde etmektedir[6].

Zarara sebep olan eylemin aynı zamanda ceza kanunları bakımından suç niteliğinde bir eylem olması halinde, sigortalının zarar sorumlusu üçüncü kişiye karşı uzamış ceza zamanaşımından faydalanma hakkının sigortacıya da intikal edeceği hususuna ilişkin farklı görüşler bulunmaktadır.

Bir görüşe göre, sigortacının uzamış ceza zamanaşımından yararlanamayacağı yönünde bir değerlendirme için haklı bir sebebin bulunmadığı, sigortalıya halef olan sigortacının uzamış ceza zamanaşımından yararlanabileceği, bu hususa ilişkin halefiyet esaslarından ayrılmayı gerektiren haklı bir sebebin olmadığı, bu nedenle yaptığı ödemeyle hukuken sigortalının yerine geçen sigortacının uzamış ceza zamanaşımından yararlanabilmesi gerektiği[7] belirtilmiştir.

Diğer bir görüşe göre ise, öngörülen hükmün konuluş amacından hareket edilerek bu sorunun cevaplanması gerektiği belirtilmiştir. Şöyle ki, zarar gören kişinin, ceza davası devam ettiği sürece ceza davasına müdahale ederek tazminat talebinde bulunabilecek iken hukuk mahkemelerinde zamanaşımı def’isi ile karşılaşmasının haksız olacağı düşüncesine dayanan böyle bir hükmün sigortacıya uygulanamayacağı, çünkü sigortalıya halef olan sigortacının zarar gören statüsünde olmadığı belirtilmiştir[8].

Yukarıda değinildiği üzere, sigortacının halefiyete dayalı rücu davası, halefiyet ilkesi gereğince usul ve esas bakımından sigortalının zarar sorumlusuna ikame edeceği davanın niteliklerine sahip olacaktır. Örneğin zarar gören sigortalı, bir tüketici işlemi neticesinde zarara uğramış ise, sigortacı, sigortalısının zararını tazminat ettikten sonra TTK m.1472 uyarınca, rücu davasını yetkili tüketici mahkemesinde ikame edebilecektir. Aynı şekilde sigortacının rücu davası, sigortalının zarar sorumlusuna ikame edebileceği davanın tabi olduğu zamanaşımı süresi tabi olacaktır. (Yargıtay`ın 17.1.1972 gün ve E.1970/2,K.1972/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Bu gibi hususlar dikkate alındığında kanaatimizce, sigortalının uzamış ceza zamanaşımından yararlanabildiği hallerde, sigortacının da yararlanabilmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Kasko sigortası teminatı kapsamında sigortacı tarafından karşılanan araç hasar bedelinin zarar sorumlusundan rücusu talebiyle açılan davada, 

“dava konusu olay TTK’nun 1301.maddesine dayanılarak açılan ve ölümlü trafik kazasından kaynaklanan riziko nedeniyle, dava dışı sigortalıya, kasko sigorta poliçesi kapsamında ödenen araç hasar bedelinin, rücuen tazminine ilişkindir… sigortalı araçta meydana gelen hasar ile ölümlü kaza olayının tek olup ikisinin birbirinden ayrılamayacağı, dava dışı sigortalının tabi olduğu zamanaşımı süresinden, davacı Sigorta Şirketinin de faydalanacağı, olayda ikili bir ayrımın yapılamayacağı, 2918 sayılı Kanunun 109.maddesinin özünün bu olduğu, ikili bir ayrım yapılabilmesi için bir yasa değişikliğinin gerektiği, bundan faydalanmak için mutlaka bir ceza davasının açılmasının zorunlu olmadığı, önemli olanın ceza hukukunu ilgilendiren bir eylemin varlığı olduğu, dava konusu olayda üç ayrı kişinin bulunmadığı, özü tek olan dava konusu eylemde, olayın tarafları için farklı zamanaşımı sürelerini uygulamanın adil olmayan değişik sonuçlara götüreceği, bu nedenle haksız bir fiil kapsamında olayın tek olduğu ve maddi zararın meydana gelmesi hali için başka bir zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı.”[9]

Şeklinde karar vermiş olup, görüldüğü üzere Genel Kurul, özü tek olan dava konusu eylemde, olayın tarafları için farklı zamanaşımı sürelerini uygulamanın adil olmayan değişik sonuçlara götüreceği gerekçesiyle yerinde bir karara imza atmıştır.

  • Sorumluluk Sigortalarında Uzamış Ceza Zamanaşımı

Yukarıda değinildiği üzere Sorumluluk sigortası, sigortalının üçüncü kişilere verebileceği zararları karşılamak amacıyla yapılan bir sigorta türüdür. Sigortacı, TTK’nun 1473. Maddesi uyarınca sigortalısının sorumluluğu sebebiyle zarar görene, sigorta sözleşmesinde öngörülen miktara kadar tazminat ödemekle yükümlü olacaktır. Yani sorumluluk sigortaları bakımından, tazminata hak kazanan kişi, sigortalının eylemi sonucunda zarara uğrayan üçüncü kişi olacaktır.  Zarara sebebiyet veren sigortalının sorumluluğu, sözleşme ve kanundan doğan sorumluluk olabileceği gibi, haksız fiil gibi sözleşme dışı bir sorumluluk da olabilir. İşbu yazı kapsamında akit dışı nitelikte olan haksız fiil kaynaklı borç ilişkisi üzerinde durulacaktır.

Sigortacının sorumluluğunun kaynağı sigortalıya karşı sigorta sözleşmesi iken; zarar gören kişiye karşı sorumluluğunun kaynağı doğrudan kanundur[10]. Zira zarar gören üçüncü kişi, sigortalının haksız fiili sebebiyle uğramış olduğu zararı, TTK m. 1478 maddesi uyarınca doğrudan sigortacıdan talep edebilecektir. Bu sebeple Sorumluluk sigortalarında zararın sigortalının haksız fiili neticesinde meydana gelmesi halinde, zarar gören üçüncü kişinin sigortacıdan talepte bulunması durumunda, bu talep özünde sigorta sözleşmesine dayanan bir talep olmayacak, haksız fiile dayanan bir talep olacaktır.

İşbu sebeple de genel kanun olan 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu(“TBK”)’nda yer alan haksız fiile ilişkin hükümleri incelemek gerekmektedir.

Türk Borçlar Hukukunda Haksız Fiil, Haksız Fiil Kaynaklı Tazminat ve Zamanaşımı

Doktrinde haksız fiil, hukuka aykırı bir şekilde diğer bir kişinin malvarlığı veya şahıs varlığında zarar meydana gelmesine neden olan eylem şeklinde nitelendirilmektedir. Haksız fiil sonucu zarara uğrayan kişi, zarara sebebiyet veren, akit dışı sorumluluğu doğan kişiden zararının tazmin edilmesini talep etme hakkı kazanmaktadır. TBK’nın 49. maddesinde haksız fiil sorumluluğu:“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir.

Yukarıda değinildiği zarara uğrayan kişi, zararının tazmin edilmesini talep etme hakkına sahiptir. Ancak bu talep hakkı bir süreye tabidir. Bu süre, TBK’nın 72. Maddesinde “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.Şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere genel düzenleme bakımından 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.

İlgili düzenlemenin devamında ise “tazminat, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Doktrinde bu düzenlemenin getiriliş amacının hakkında ceza yargılaması yapılan bir fiilden kaynaklanan zararın telafi edilmesini sağlayarak haksız fiil zamanaşımı ile ceza kanunlarındaki zamanaşımını uyumlu hale getirmek[11] olduğu söylenmektedir.

Haksız fiil olarak nitelendirilen eylem, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu (“TCK”) kapsamında cezai müeyyide gerektiriyor ise bu eylem suç niteliğini kazanmaktadır. Suç niteliğindeki eylemin gerçekleşmesi sonucu uğranılan zararın tazmini amacıyla açılacak tazminat davaları için, TCK’da suç niteliğindeki eylem için öngörülen zamanaşımı süresinin daha uzun olması halinde, uyuşmazlık bu zamanaşımı sürelerine tabi olacaktır. TCK’daki zamanaşımı süreleri görece 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu(“TBK”)’ndakinden uzun olması sebebiyle bu hususa uzamış ceza zamanaşımı denilmektedir.

TBK’da Zamanaşımına İlişkin Yer Alan Düzenlemelerin Sorumluluk Sigortasına Etkisi

Yukarıda değinildiği üzere, sorumluluk sigortaları bakımından esas olan, sigortalı ile zarar gören arasındaki borç ilişkisini meydana getiren fiil olduğundan, zarar görenin sigortacıya karşı yönelteceği talepler de uzamış ceza zamanaşımına tabi olacaktır. Zira doktrinde failin fiilinden kendi fiili gibi sorumlu tutulabilecek kişiler hakkında da ceza zamanaşımının uygulanacağı ifade edilmektedir. Başka bir anlatımla fiilden hukuken sorumlu tutulacak kişinin yanı sıra fiilden malen sorumlu kişiler hakkında da uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı söylenebilecektir.


Doktrinde bu görüşün aksini savunanlar da bulunmaktadır. Uygulamada ve doktrinde açıklanan görüşe katılmayanların görüşünü özetlemek adına,Yargıtay 11.Hukuk Dairesi üyesinin, konuya ilişkin çoğunluğun görüşüne katılmadığı bir uyuşmazlıkta, karşı oyunda katılmama nedenini;

“Sigorta hukukundan doğan talep haklarına ilişkin zaman aşımı genel olarak Türk Ticaret Kanunu (TTK) madde (m) 1420 hükmü ile sorumluluk sözleşmeleri yönünden ise özel olarak TTK m. 1482 hükmü ile düzenlenmiştir. Genel nitelikli olan m. 1420 hükmüne göre, diğer kanunlardaki hükümler saklı olmak üzere; sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren iki yıl ve m. 1482 hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler ise rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Sorumluluk sigortalarında zamanaşımını özel olarak düzenleyen m. 1482 hükmüne göre ise, sigortacıya yöneltilecek tazminat istemleri, sigorta konusu olaydan itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Özel nitelikli olan TTK m. 1482 hükmü ile de sorumluluk sigortalarında sigortacıya yöneltilecek talepler bakımından zamanaşımının üst sınırı on yıl olarak belirtilmiştir. Sigortaya ilişkin olarak TTK’da bu sürüler dışında başka bir süre öngörülmemiştir. TTK m. 1420’de öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresi sigorta sözleşmesinden doğan tüm talep hakları yönünden getirilmiş olduğundan, sorumluluk sigortalarından doğan tüm talepler bakımından da uygulanması söz konusudur. Bu bağlamda, sorumluluk sigortaları kapsamında sigortacıya yöneltilecek tazminat istemleri alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlayan iki yıl ve her halde teminat altına alınan olayın gerçekleşmesinden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacaktır. O nedenle sorumluluk sigortalarında zamanaşımının üst sınırı on yıldır (bkz. Emine YAZICI/Zehra, Ş. ÖĞÜZ, Sigorta Hukuku, 3. Bası, Filiz Kitapevi, İstanbul 2020, s. 173-179; Tamer BOZKURT, Sigorta Hukuku, 12. Bası, Onikilevha, İstanbul 2021, 248). Zira anılan düzenlemenin aksine bir düzenleme bulunmadığı gibi bu hususta TBK’nın ilgili hükümlerine de yollama yapılmamıştır. Nitekim Dairemizin 04.05.2017 gün ve 2016/14304-2644 sayılı kararı ile ilk derece mahkemesince, 6102 ayılı TTK’da sorumluluk sigortasının düzenlendiği ve bu sigortalardaki zamanaşımı süresinin TTK’nın 1482 inci maddesinde olay tarihinden itibaren 10 yıl olduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru bulunmuştur. Hâl böyle olunca, sorumluluk sözleşmelerinden doğan talep haklarının sigortacıya karşı ileri sürülmesinde ceza zamanaşımının uygulama yeri bulunmamaktadır.”[12]

Şeklinde açıklamıştır.

Kanaatimizce, TBK’nda yer alan zamanaşımına ilişkin düzenlemeler, sigortalı ve zarar gören arasındaki iç ilişkiye uygulanacağından ve sigortacının da zarara sebebiyet veren sigortalısının fiilinden kendi fiili gibi sorumlu tutulabileceği değerlendirilerek TBK’nda uzamış ceza zamanaşımına ilişkin yer alan hükümlerin; zararın sigortalının haksız fiili neticesinde meydana gelmesi, haksız fiilin suç teşkil etmesi ve ilgili suça ilişkin ceza kuralının daha yüksek bir zamanaşımı öngörmesi halinde, doğrudan sorumluluk sigortacısına karşı da uygulanabileceği  sonucuna varılmaktadır.

Ayrıca sorumluluk sigortalarında sigortacının temel yükümlülüğünün sigortalısının sorumluluğu teminat altına almak olduğu düşünüldüğünde, sigortalıya karşı ileri sürülebilecek taleplerin, md. 1478 uyarınca sigortacıya ileri sürülebilecek taleplerden daha uzun bir zamanaşımına tabi olması (olaya göre değişebilmekle birlikte), sorumluluk sigortasının temel normlarına aykırılık teşkil edecek ve kanuni düzenlemeler nedeniyle sigortasızlık durumu yaratacaktır. Örneklemek gerekir ise TBK m.72 uyarınca sigortalı açısından uzamış ceza zamanaşımının uygulanabileceği ölümlü bir trafik kazasından kaynaklı bir istem söz konusu olması ve bu istemin haksız fiil tarihinden 13 yıl sonra ileri sürülmüş olması durumunda, henüz uzamış ceza zamanaşımı olan 15 yıllık süre dolmamış olmadığından yargılamaya devam olunacaktır. Ancak sigortacıya karşı aynı taleple dava açıldığında, eğer uzamış ceza zamanaşımının sigortacı açısından uygulanamayacağı ileri sürülür ise bu durumda teminat kapsamında olduğu halde sigortalının katlandığı ancak sigortacının katlanmadığı bir zarar söz konusu olacaktır.

Diğer yandan, aksini savunan görüş ile yargı kararları da olmakla birlikte, zarar görene ödeme yapan sigortalının da sigortacıdan talep hakkının uzamış ceza zamanaşıma tabi olması gerektiği söylenebilir. Zira, davacısının sigortalı işveren olduğu, işveren tarafından vefat eden işçi yakınlarına ve SGK’ya yapılan ödemelerin tahsili istemiyle işveren sorumluluk sigortacısına karşı açılan tazminat davasında, Yargıtay 11. HD., E. 2024/471 K. 2024/5225 T. 26.6.2024 ilamında,

“Buna göre, sigorta ettiren/sigortalının sorumluluğunun temeli haksız fiile ilişkin olup, 6098 sayılı Kanun’un 72 nci maddesine göre, tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. O halde, somut olayda taksirle öldürme kapsamında “cezayı gerektiren bir fiil” in söz konusu olduğu, ceza davasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca onbeş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davanın 06.03.2011 olay tarihi üzerinden onbeş yıl geçmeden açılmış olduğu, ceza kanunlarının öngördüğü daha uzun zamanaşımı süresinin, halef sıfatıyla davada yer alan sigortacı yönünden de uygulanacağı dikkate alındığında, somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği açıktır. O halde, işin esasına girilerek bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”

Şeklinde karar verilmiştir. Bu kararda da hedeflenen şeyin, sorumluluk sigortasında “sigortasızlık” durumunun yaratılmasının engellenmesi olduğu söylenebilir. Aksi durumda, henüz sigortalı yönünden zamanaşımına uğramamış bir alacağın, sorumluluk sigortacısı yönünden zamanaşımına uğramış olması gündeme gelecektir.

6047 sayılı Karayolları Trafik Kanunu(“KTK”) Bakımından Uzamış Ceza Zamanaşımı

Her ne kadar, yukarıda yer alan görüşlerimiz doğrultusunda esasen, tüm sorumluluk sigortası türlerinde gerek zarar gören gerekse zarar görene ödeme yaparak istemini sigortacıya yönelten sigortalı yönünden uzamış ceza zamanaşımının uygulanması mümkün ise de, KTK’da kanun koyucu uzamış ceza zamanaşımı hakkında özel bir düzenlemeye gitmiştir;

Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.

Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır. Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.

Diğer hususlarda, genel hükümler uygulanır.”

Maddenin ilk bendinden anlaşılacağı üzere TTK zamanaşımı hükümleri esas alınarak 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüş, ikinci bendinde ise zarara sebebiyet veren ve tazminat davası açılmasına sebep olan fiilin, cezayı gerektiren bir fiil olması halinde ceza kanunlarında ilgili fiilin suç tanımı dahilinde kalması halinde, ilgili suça ilişkin ceza kanunlarında öngörülen uzamış zamanaşımı süresinin uygulanacağına değinilmiştir. Aynı zamanda uzamış ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, söz konusu fiilin cezayı gerektiren bir eylem olması madde metninde yeterli görülmüş, söz konusu eylem hakkında soruşturma başlatılması veya kovuşturma yapılmış olması şartı aranmamıştır.

Bu noktada, KTK’da düzenlenen Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası’nın(“ZMMS”) kısaca açıklanması, neden kanun koyucunun böyle bir düzenleme yapma yoluna gittiğinin anlaşılması için önem arz etmektedir.

Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası

ZMMS, sorumluluk sigortasının türlerinden biridir. Kaynağı 6047 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’dur. Zorunlu malî mesuliyet sigortası, motorlu araç işletenin, üçüncü kişilere verdiği bedensel ve eşya zararlarından dolayı malî ve hukukî sorumluluğunu güvence altına almaktadır[13]. İlgili sigorta sözleşmesi, sigorta ettiren ile sigortacı arasında karşılıklı ve birbirine uygun bir irade açıklamasıyla kurulmakta ve bu yönüyle zorunlu bir özel sigorta statüsü kazanmaktadır.  Bu sigortanın amacı, trafik kazaları nedeniyle üçüncü kişilerin uğrayacakları zararların kolayca temin edilebilmesi olduğu gibi; zarardan sorumlu olan motorlu araç işleteninin kaza riskine karşı ekonomik bakımdan korunmasıdır. Fakat günümüzde, bu sigorta türünde zarar gören üçüncü şahsı korumak asıl amaç halini almıştır[14].

ZMMS Genel Şartları C.8. madde hükmünde yukarıda değinilmiş olan KTK zamanaşımı düzenlemesi tekrar edilmiştir.

Kanun koyucu, sosyal ihtiyaçları karşılaması ve zorunluluk unsuru göz önünde bulundurulduğunda, KTK kapsamında uzamış ceza zamanaşımının özel olarak yer verilmesini uygun görmüştür. Zira ilgili sigortanın zorunluluk ve sosyal yönü düşünüldüğünde, kanun koyucu tarafından uzamış ceza zamanaşımının sigortacıya karşı da ileri sürülebileceğinin açık ve tartışmaya kapalı olacak şekilde kesin nitelikte olması istenmiştir.

Bu düzenleme neticesinde, fiilin suç tanımı dahilinde kaldığı hallerde failin sorumluluk sigortacısına karşı açılacak tazminat davalarında uzamış ceza zamanaşımı süreleri dikkate alınacağı tartışmasız niteliktedir.

  1. SONUÇ

Uzamış ceza zamanaşımı hususu, haksız fiil kaynaklı sigorta tazminatı uyuşmazlıklarında hangi zamanaşımı sürelerinin uygulanacağına dair önem arz eden bir faktördür. Bu bağlamda, haksız fiilin suç niteliği taşıması ve ceza kanunlarında daha uzun bir zamanaşımı öngörülmesi durumunda, sigortacının savunma imkanları ve sorumlulukları önemli ölçüde etkilenebilir. Özellikle sorumluluk sigortalarında, sigortacının zarar gören üçüncü kişilere karşı tazminat yükümlülüğü, poliçede yer alan klozlar doğrultusunda değişikliğe uğramakla birlikte, genel olarak, sigortalının haksız fiilinden kaynaklanan zararlarını da teminat altına almaktadır. Bu durumda, uzamış ceza zamanaşımı sürelerinin sigortacının sorumluluğunu ve savunma stratejilerini nasıl etkileyeceği de önemli bir husustur. Ek olarak ise sigortalıya karşı ileri sürülebilecek taleplerin, md. 1478 uyarınca sigortacıya ileri sürülebilecek taleplerden daha uzun bir zamanaşımına tabi olması ya da zarar görene ödeme yaparak sigortacıdan talepte bulunan sigortalının uzamış ceza zamanaşımı yerine sigorta hükümlerine dayalı zamanaşımına tabi olması hali sorumluluk sigortasının temel normlarına aykırılık teşkil edecek ve kanuni düzenlemeler nedeniyle sigortasızlık durumu yaratacaktır. Mal sigortalarından doğan rücu talepleri ile sorumluluk sigortalarından doğan talepler bakımından doktrin ve içtihatta görüş birliği bulunmamasına karşın, KTK’dan doğan uyuşmazlıklarda ise koşulların gerçekleşmesi halinde ceza zamanaşımının uygulanacağına ilişkin tereddüt bulunmamaktadır.

Haksız fiil kaynaklı sigorta tazminatı taleplerinde uzamış ceza zamanaşımı sürelerinin dikkate alınması, sigortacının hak ve yükümlülüklerini belirlemede kritik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, sigorta sözleşmeleri ve haksız fiil kaynaklı tazminat davalarında zamanaşımı sürelerinin titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir.


[1] YAZICIOĞLU, Emine/ŞEKER ÖĞÜZ, Zehra, Sigorta Hukuku, Filiz Kitabevi, 2021, İstanbul, s.84.

[2] ŞENOCAK, Kemal, Türk Ticaret Kanunu’nun Mal Sigortasına İlişkin Hükümlerinin Sorumluluk Sigortalarına Uygulanabilirliği, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2009, Cilt: 58 Sayı: 1, s.191.

[3] ULAŞ, Işıl, Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Genel Hükümler Mal ve Sorumluluk Sigortaları, Ankara 2012, 8. Bası, s. 764.

[4] KARASU, Rauf, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Sorumluluk Sigortalarına İlişkin Hükümlerinin Değerlendirilmesi, İsmet İnönü Üniversitesi, 2015, Cilt:6, Sayı:4 s.685, naklen.

[5] GÖRGÜLÜ, Fatma, Sigortalarında Sigortacının Kanuni Halefiyeti, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Hukuk Anabilim Dalı, Özel Hukuk Bilim Dalı, Zarar, Doktora Tezi, İstanbul, 2022, s.214

[6] GÖRGÜLÜ, Fatma, a.g.e., s.216

[7] GÖRGÜLÜ, Fatma, a.g.e., s.242

[8] GÖRGÜLÜ, Fatma, a.g.e., s.242

[9] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2011/569 E., 2011/710 K., 30.11.2011 T.

[10]AKKANAT ÖZTÜRK, Elif Beyza, Sorumluluk Sigortalarında Zarar Görenin Doğrudan Dava Hakkı, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, No:11, Sayı:42, 2020, s.478.

[11] ALTIN, Hayrunnisa, Haksız Fillerde Ceza Kanunlarındaki Zamanaşımının Uygulanması, AÜHFD, Y. 2020, s.2

[12] Yargıtay 11. HD., 2022/3172 E., 2023/5584 K., 4.10.2023 T.

[13] ASLAN DÜZGÜN, Ülgen, Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları ile Getirilen Yenilikler ve Değişiklikler, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, 2019, Cilt:7, Sayı:14, s.156.

[14] KAYIHAN, Şaban, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasında (ZMMS = Trafik Sigortası) Sigorta Ettirenin Kendi Tam Kusuru ile Vefatı Halinde Mirasçıların Üçüncü Kişi Sıfatıyla Müteveffanın Sigortacısına Başvurmaları Durumuna İlişkin Hukuki Düşünceler, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt: 22 Sayı: 1, 2017, 241-250, s.254.